12 Mart 1971 darbesinde öğrenci olayları ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu kurucuları arasında yer alan ve eylemler gerçekleştiren Deniz Gezmiş kimdir? Biyografisi ve Hayatı. Özellikle İstanbul Üniversitesi’nde birçok sağ-sol görüş çatışmalarına katılmış ve sol görüşün önemli temsilcilerinden birisi Deniz Gezmiş’tir. Deniz Gezmiş, 27 Şubat 1947 tarihinde Ankara Ayaş’ta dünyaya gelmiştir. Annesi ve babası öğretmen olan Deniz Gezmiş, ilk ve orta öğrenimini Sivas’ta yapmıştır. Lise öğrenimini İstanbul’da tamamlayan Deniz Gezmiş, 1965 senesinde Türkiye İşçi Partisi Üsküdar ilçe başkanlığına aday olmuştur. Lise yıllarında sol görüş ile tanışmış ve genç yaşta kendini birçok eylemin içerisinde bulmuştur.
1966 yılında Çorum Belediye işçilerinin Ankara’dan İstanbul’a yürüyerek Taksim meydanına çelenk bıraktığı eylemde tutuklanarak gözaltına alınmıştır. Bu Deniz Gezmiş’in ilk gözaltı olayıdır. 1966 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne giriş yapmış olan Deniz Gezmiş, 19 Ocak 1967 tarihinde Türkiye Milli Talebe Federasyonu’nda çıkmış olan olaylardan dolayı arkadaşları ile birlikte gözaltına alınmıştır. Kısa bir süre ardından serbest bırakılan Deniz Gezmiş, yine 1967 yılında Kıbrıs Mitingi sırasında Amerika Birleşik Devletleri bayrağı yakması sebebiyle yeniden gözaltına alınmıştır.
Protestolar
1968 yılında okuldaki ve kendi bölümündeki arkadaşları ile birlikte Devrimci Hukuklular Örgüt’ünü kurmuş ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi’nde konuşma yapan AIESEC devlet başkanı Seyfi Öztürk’ü protesto etmiş ve yeniden tutuklanmıştır. Mart ayından Mayıs ayına kadar tutuklu kalan Deniz Gezmiş, yargılanmış ve beraat etmiştir.
Deniz Gezmiş; 1968 yılının 12 Haziran gününde İstanbul Üniversitesi’nin işgal edilmesinde önderlik etmiştir. Öğrenci haklarının elde edilmesinde oldukça etkili olan Deniz Gezmiş, Temmuz ayında 6. Filo’nun İstanbul’a girişini protesto ettiği için yine tutuklanmıştır. Okulda Milli Demokratik Devrim görüşünün öğrencilerin arasında yayılmasını sağlayan Deniz Gezmiş, 1968 yılında yapılan öğrenci eylemlerinde Devrimci Öğrenci Birliği’ni kurmuştur.
1968 yılının 1 Kasım tarihinde Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü düzenlemişlerdir. ABD büyükelçisinin İstanbul’a gelişini protesto ettikleri için tutuklanmıştır. Ancak yeniden serbest bırakılmıştır. Bu yıllarda 2 -3 aylık tutuklanma süreçleri geçirmiştir. Deniz Gezmiş; 16 Mart 1969 tarihinde okuduğu İstanbul Üniversitesi’nde düzenlemiş olduğu eylemler nedeniyle 19 Mart tarihinde tutuklanmıştır. 3 Nisan tarihine kadar da tutuklu kalmıştır. Hemen ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerinin düzenlemiş olduğu eylemlere önderlik etmiştir. Çatışmalar çıkmış ve yaralanmıştır.
İstanbul Üniversitesi Yılları
İlk Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultay’ında genel başkan olan Yusuf Küpeli ile birlikte bir program hazırlayan Deniz Gezmiş, haklarında tutuklama kararları bulunmasından dolayı Filistin’e kaçmışlardır. 1969 yılının 1 Eylül tarihine kadar Filistin’de kalmıştır. İstanbul Üniversitesi işgali suçundan dolayı da okuldan atılmıştır. 23 Eylül tarihinde yeniden polis tarafından yakalanmış ve 25 Kasım tarihinde serbest bırakılmıştır.
Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi’nde Battal Mehetoğlu’nun öldürülmesi olayının ardından yapılan araştırmalarda Deniz Gezmiş’e ait olduğu bilinen silahların bulunması sebebiyle yeniden tutuklanmıştır. 20 Aralık 1969 tarihinde tutuklanan Deniz Gezmiş, 18 Eylül 1970 tarihine kadar hapis yatmıştır. Hapisten çıkmasının ardından öğrenci hareketlerinden uzaklaşmıştır. Hüseyin İnan ve Sinan Cemgil ile birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu kurmuşlardır.
Bu yapılanma, Türkiye’de ilk silahlı mücadele veren örgüttür. Bağımsız ve demokratik bir Türkiye için mücadele eden bu örgüt, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan, Cihan Alptekin ve Deniz Gezmiş’ten oluşmaktaydı. 1971 yılında yayınlanmış olan bildiri ile örgüt kamuoyuna tanıtılmıştır. Silahlı ilk eylemlerini 29 Ocak 1970 tarihinde gerçekleştiren örgüt, 12 Mart döneminde faaliyetlerini sürdürmüştür. Ardından Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan’ın aralarında bulunduğu idam kararı iptali için çalışmalar yapılmıştır.
Sıkıyönetim Mahkemeleri
Kurulan örgüt içerisindeki Kadir Manga ve Alparslan Özdoğan Nurhak’ta öldürülmüştür. Cihan Alptekin ve Ömer Ayna ise Kızıldere’de öldürülmüştür. Ölümlerin hemen ardından Yusuf Aslan, Deniz Gezmiş ve Hüseyin İnan hakkında idam kararı çıkarılmış ve örgüt dağıtılmıştır. 11 Ocak 1971’de Ankara İş Bankası ve Emek Şubesi’nin soygununda yer almıştır. Ancak bu sırada zaten tutuklama kararı vardı ve polisten kaçıyordu. 12 Mart darbesinin hemen arkasından Yusuf Aslan ile Sivas’a doğru yolculuk yaparken, motorları arızalanmış ve ihbar edilmişlerdir. 16 Kasım 1971 tarihinde tutuklanmışlardır. Gemenek’te yakalanarak, Kayseri iline getirilmişlerdir. O dönem içişleri bakanı görevinde bulunan Haldun Menteşeoğlu’na Ankara’ya götürülmüştür.
Sıkıyönetim Mahkemesi 16 Temmuz 1971 tarihinde Altındağ Veteriner Okulu’nun binasında Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında toplanmıştır. Burada uzun toplantılar sonucu Deniz Gezmiş’İn 9 Ekim 1971 tarihinde idam edilmesine karar verilmiştir. 6 Mayıs 1972 tarihinde Hüseyin İnan, Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş; Ankara Merkez kapalı cezaevinde idam edilmişlerdir.
Birçok yerde Deniz Gezmiş’in son istekleri ile ilgili bilgiler yer alsa da hala net bir bilgi bulunmamaktadır. Mesleği yazarlık olan Erdal Öz’ün görüşmelerinde Rodrigo Aranjiuez konçertosunu dinlemek istediği ve bir bardak çay içmek istediği söylenmiştir. Ancak Deniz Gezmiş’İn avukatı bunun doğru olmadığını söylemiştir. Yalnızca kendisi gibi idam edilen Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istediğini aşağıdaki mektupta babasına belirtmiştir.
Deniz Gezmiş Son Mektup
Son olarak Deniz Gezmiş’in Ankara Merkez Cezaevinden babasına yazmış olduğu son mektubu da aşağıda yer almaktadır.
“Baba;
Mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum.
Sadece senin değil Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara’da 1969’da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım”